Arkadaşlarla yaptığımız turlara çok ara verdik diye muhabbet ederken, Tahmaz ailesi ile gaza gelip, bir anda Konya biletlerini alıverdik. Yola çıkmadan önce her ne kadar kimsenin içinden gitmek gelmese de, eve dönerken biraz üşümüş olmamız dışında herkes halinden çok memnundu :)
Belirtmeden geçemeyeceğim. Bu gezi öyle yoğun bir zamana denk geldi ki, hiçbirimiz günler öncesinden nerelere gidilmeli araştırması yapmaya başlayamadık, Vedat Milor izleyemedik :) Sağolsun Umut bizi kurtardı, mükemmel bir araştırmayla geldi. Öyle olunca seçim yapmak çok kolay oldu.
Konya'ya vardığımızda hepimiz acıkmıştık. İlk durağımız Bolu Lokantası oldu. İsmine bakıp da sakın aldanmayın, burası Konya'nın en iyi etli ekmek yapan yerlerinden biri. Ben resimlerine bakarken peynirli börek sattıklarını da okumuştum. Öyle olunca kahvaltı yapmak isteyen börek yer diyip, burayı seçtim. Meğer börek dedikleri etli ekmeğin peynirle yapılanıymış :)
Etli ekmek gerçekten harikaydı. Umut'a göre fırından ilk çıkan hep çok güzel olurmuş :) E dükkanı biz açınca, bu lezzeti hakettik diyebiliriz :P Burası erken açılıyor ama servise 10:30 gibi başlıyorlar. Pazar günleri de kapalılar. Bir de bu etli ekmek bizim İstanbul'da yediklerimizden biraz farklıydı. Soğumasın diye uzun yapmıyorlarmış. İyi de etmişler, sıcak ve çıtır çıtırken süpürdük...
Tabi peynirlik böreği de denemeden olmazdı :) Konya'nın meşhur küflü peyniri ile 2 çeşit daha peyniri karıştırarak yapıyorlarmış. Sadece küflü peynirden yapsak yenmez dediler. Bu da gerçekten çok lezzetli idi, ama ne olursa olsun etli ekmeğin eline su dökemez, tek kelimeyle açılışımız harika oldu :)
Bu gezi de daha deneyimli olduğumuz için tıka basa yemedik, öğle yemeğinin de tadını çıkarmak için dozajında bıraktık. Yemekten sonraki durağımız kalacağımız otel oldu. Klasik bir otelde kalmayalım diyip Dervish Otel'i seçtik.
Kapıda ayakkabıyla giremezsiniz dedikleri anda hakikaten klasik bir otele gelmediğimizi anlamış olduk :) Biz de ne yapalım, bu anı ölümsüzleştirdik. Terliklerimizle harikayız değil mi?
Odalarımıza yerleştikten sonra görevlinin de önerisiyle Konya'nın pazarını gezelim dedik. Önermese daha iyiymiş, pek bir şey bulamadık. Sonraki durağımız Şerafeddin Cami ile Şems-i Tebrizi Cami ve Medresesi oldu. Çok iyi korunduklarını söyleyemeyeceğim, ama yine de güzel yapıtlar.
Pazar ve camileri gezerken hem üşüdük, hem yürüdük. İnsan üşüyünce daha çok acıkıyor sanırım. Öyle olunca Konya'ya gidince olmazsa olmaz dediğimiz yerlerden birine Ali Baba'ya fırın kebap yemeğe gittik.
Fırın kebabı gerçekten çok lezzetliydi. Çıkarken nasıl yaptıklarına da baktık. Kocaman bir kazan var. Etler içerisinde pişiyor. Parça parça tepsiye çıkarıyorlar ve oradan gramla servis yapıyorlar. Standart porsiyonları 100 gr. Biz de standarda uyduk, soğanla birlikte fırın kebabını götürdük :) Unutmadan söyleyeyim, pazarları kapalılar. Cumartesi ise 16:00 gibi kapatıyorlar.
Yemekten sonra Alaaddin Tepesi'ne gidelim, hem gezeriz, hem de oradaki çay bahçelerinden birine otururuz diye düşündük. İçerisinde Selçuklu sultanların türbesi de bulunan Alaaddin Cami'ni girdik. Yapıt gerçekten harika, ama orijinaline uygun restore edilmemiş. Çok daha güzel olabilecekken içerisi yapıtın güzelliğini göstermekten çok uzak.
Hava soğuk olunca buradaki çay bahçeleri kapalı idi. Biz de daha fazla yürümek istemedik. Konya'da güzel ve sıcak bir pastane bulup oturalım dedik. İnternette gezerken gördüğümüz pastanelerden biri, Paşam Pastanesi, karşımıza çıkınca girip oturmaya karar verdik. Sürekli facebook'a girip bizim için ankete katılın demeleri dışında güzel bir pastane idi. Yediğimiz pastaları da beğendik, muz ve kivi ile servis yapmaları ayrı güzel :)
Pastane'den sonra İnce Minare Müzesi'ne gidelim dedik. Ama 17:00 de kapanıyormuş, giremedik. Öyle olunca pazar günü gideriz diyip, otele doğru yol aldık. Otelde bir süre dinlendikten sonra akşam yemeği için yeniden otelden ayrıldık.
Bu sefer ki durağımız Kazımağa Lokantası oldu. Vedat Milor buranın kuru fasülyesini öve öve bitirememişti. Biz de gayet beğendik ama abartıldığı kadar olduğunu düşünmüyoruz. Burası da yine pazar günü kapalı olan mekanlardan. Cumartesi de 19:00a kadar açıklar. Gitmesek aklımızda kalacaktı, ama gidilmese de olurmuş, diğer yemeklerin yanına yaklaşamadı :)
Bu kadar yemek yiyip, türbe cami gezdikten sonra cumartesi finalini sema gösterisi ile yaptık. Her cumartesi saat 20:00de Mevlana Kültür Merkezi'nde sema gösterisi yapılıyor. Gerçekten büyüleyici bir saat geçirdik. Kültür Merkezi'ni çok güzel yapmışlar. Müzik ve gösteri ile de birleşince izlemeye doyum olmuyor.
Gösteri bitip, otele döndükten sonra salona indik ve gecenin kalanını oyun oynayıp, çay içerek geçirdik. Herkes esnemeye başlayınca da uyumak için odalarıma geçtik.
Sabah otelde hafif bir kahvaltı yapalım, karnımızı boşuna doyurmayalım dedik :) Otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra otelden tamamen ayrıldık ve Mevlana Müzesi'ne gittik. Konya'da mutlaka gitmeniz gereken yerlerden. Müzeye çevrilirken aslına sadık kalınmış, dolayısıyla gezerken çok zevk alıyorsunuz. Hala restore edilen yerleri de var, ama yine de bu haliyle bile çok güzel.
Sabah az yiyince, bir de 2 saat müze gezince tabiki yine acıktık ve tiridine banmak için Tiritçi Mithat'a doğru yol aldık :) İçeriye girdiğimizde ilk gözümüze takılan duvar yazısı oldu. "Bir insanın aklını, gözünü kandırabilirsiniz ama ağzını asla - Mito" Tiritler önümüze geldiğinde ne demek istediğini çok iyi anlıyorsunuz. Tek kelime ile mükemmel bir yemek.
Başka şeyler de yemek için az yedik ama aklım orada kalmadı desem yalan olur. Bir de tiridin gideri zerde dediler, biz yiyelim o zaman dedik. Garsona göre bu sütsüz sütlaç :) Yemekten sonra buz gibi gerçekten iyi geldi. Burası pazar günü açık olan yerlerden yalnız 11:30 da servise başlıyor, tirit bitince de kapatıyor. Bu da yaklaşık 17:00 gibi demek...
Buraya kadar gelmişken başka bir yerde de etli ekmek yiyip, karşılaştırmak istedik. Bir çok yer var, biz içlerinden Havzan Etli Ekmek'i seçtik. Büyük ve şubeleri olan bir yer olduğu için ilk başta tereddüt etmiştik ama hiç gerek yokmuş. Bıçakarası ve etli ekmek sipariş ettik. İkisini de çok beğendik. Burada Bolu Lokantası'nın aksine upuzun bir etli ekmek ile karşılaştık. Kesmeden getiriyorlar, ucundan koparıp koparıp yiyorsun. Hangisi daha güzel hala karar veremiyorum, ikisi de mükemmel :) Sanırım lezzeti unundan kaynaklanıyor. Garsonun söylediğine göre bu kıvamda olabilmesi için 4 farklı un kullanıyorlarmış.
Bu köyün girişinde ufak bir müzede var. Zamanında hamammış. Baraj yapımı esnasında bulunan eşyaları oraya koymuşlar. Yine burada da restorasyon çalışmaları devam ediyor. Ufak sevimli bir köy. Girişindeki konakta da büyük bir restoranı var. Ama biz tok olduğumuz için girmemeyi tercih ettik :)
Sille'den sonraki durağımız bir gün önce giremediğimiz İnce Minare Medresesi Müzesi oldu. Burada taş ve ahşap eserler bulunuyor. Ambiyansı da, içerisindeki eserler de çok güzel. Ufak bir müze ama gerçekten güzel. Gezip, görmek de fayda var.
Müze turumuzu da tamamladıktan sonra Akyokuş Tepesi'ne doğru yola çıktık. Burası gerçekten tepe :) Şehrin tamamını görebiliyorsunuz. Konya gerçekten dümdüz bir şehirmiş.
Akyokuş park içerisinde belediyenin işlettiği tesisler var. Bir de Konya Mutfağı restoranı mevcut. Biz cafe kısmına oturmaya karar verdik. Çay içip, tatlı yiyelim dedik. Konya'nın iki meşhur tatlısı var, biri saçarası, diğeri höşmerim. Biz de tadına bakmak için höşmerim denedik. Bu bildiğimiz höşmerimden farklı. Un helvasının kaymak ile yapılmış hali imiş. Biz çok beğendik, gayet lezzetli.
Gitmeden son bir kez daha yemek yemek için Meram Bağları'na gittik. Soğuk hava ve yağmur pek gezmemize izin vermedi. Ama buraya yazın gelmek gerek. Oturup muhabbet edip, çay vs içmek için çok güzel bir ortam mevcut.
Son yemeğimiz için Meram Konya Mutfağı seçmiştik. Biz gittiğimizde kimse yoktu. Buraya da yine mevsiminde gelmek lazım. Bahçesi, terası çok güzel. Şöminesi var diye orada da otururuz demiştik, ama henüz açmamışlar. Bundan da faydalanamadık :)
Biz önce arapaşı ve bamya çorbası sipariş ettik. Arapaşı dedikleri acılı tavuk suyuna çorba. Lezzetliydi. Bamya çorbası Kayseri'dekinin aksine gerçekten çorba gibiydi, yemek kıvamında değildi. Buna fena değildi ama olmazsa olmaz değiller.
Konyaya özel tatmadığımız bir şey kalmasın diye ekmek salması sipariş ettik. Sonra bir de burada tirit yiyelim dedik. En son olarak da garsonun tavsiye ettiği sebzeli közleme kebap söyledik. Sunum çok iyiydi, ancak yemekler için aynısını söyleyemeceğim. Ekmek salması öyle yağlı ki, üzerine yoğurt döküp bile yiyemedim. Tirit, öğlen yediğimizin yanından bile geçemez. Kötü diyemem ama yine de Mithat'ı tek geçerim. Sebzeli közleme kebabın da sebzeleri çok iyiydi, ama etleri çok sert idi. Özetle buraya gelerek o ana kadar ne kadar mükemmel yiyecekler yediğimizi anlamış olduk :P
Artık dönüş vaktimiz yaklaşınca havaalanına doğru yola koyulduk. Yine çok memnun kaldığımız bir tur oldu, yorgunluktan ölüyor olsak da, iyiki gitmişiz :)
Bolu Lokantası: 0 332 3524533
Ali Baba Lokantası: 0 332 3510307
Paşam Pastanesi: 0 332 2380159
Kazımağa Lokantası: 0 332 3518827
Tiritçi Mithat: 0 332 3507298
Havzan Etli Ekmek: 0 332 3241100
Meram Konya Mutfağı: 0 332 3252757
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder